Davranışçılar, öğrenmeyi gözlemlenebilir ve ölçülebilir davranış değişiklikleri olarak tanımlarlar. Bu yaklaşımda öğrenme, uyarıcı (stimulus), tepki (response) ve pekiştirme (reinforcement) arasındaki ilişkiyle açıklanır. Yani, bir kişi veya organizma bir uyarana tepki verir ve bu tepki uygun bir şekilde pekiştirilirse (örneğin ödüllerle), öğrenme gerçekleşmiş olur. Bu bakış açısında öğrenme, sonuç ve davranışın değişmesi ile ölçülür. Pavlov’un köpekleriyle yaptığı deney veya Skinner’ın davranışçı teorisi bu yaklaşıma örnek olarak verilebilir.
Bu yaklaşımda öğrenme, sürekli bir süreç olarak ele alınır ve bireyin aktif bir şekilde bilgiyi işleyip anlamlandırmasını içerir. Öğrenme, sadece dışsal uyarıcılar ve tepkilerle açıklanmaz, zihinsel süreçler de önemlidir. Bilişselciler, öğrenmenin dikkat, anlayış ve kodlama yoluyla gerçekleştiğini savunurlar. Yapılandırmacılar ise öğrenmenin, bireyin önceki bilgilerini yeniden yapılandırarak ve somut yaşantılarla anlamlı hale getirdiği bir süreç olduğunu belirtirler. Bu yaklaşımda, öğrenen birey, bilgiyi aktif bir şekilde işler ve kendi deneyimleri ile anlam yaratır. Örneğin, Piaget’nin bilişsel gelişim teorisi veya Vygotsky’nin sosyo-kültürel yaklaşımı bu perspektifin örneklerindendir.
Kısacası:
Somut tanımlar öğrenmenin dışsal uyarıcılara tepki olarak gerçekleştiğine odaklanırken,
Soyut tanımlar öğrenmeyi bireyin içsel zihinsel süreçleriyle ve deneyimlerle anlamlandırır.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.